Aile Şirketinden Girişimci Aileye


Aile şirketleri hakkında çıkan yazılar aile şirketlerinin azının ikinci nesilde de başarılı olduğunu bunlardan çok azının da üçüncü nesile intikal ettiğini anlatır. 

Hiç bir şey anlatmayan bir ölçü bu. Bence Hacıbekir vb bir kaç küçük işletmeden başkasını tarif etmiyor. (Nesiller boyu aynı evde oturulması gibi bunun da istisnai örnekleri olacaktır elbette.)

Kısacası problem terazide.

Bunun istatistiğinin yorumlanması da aynı ölçüde acımasız. “Aile şirketleri sürdürülebilir bir girişim birimi değildir” anlamı çıkaran çok. 

Terazimiz nesiller boyu AYNI işe sahip olunması değilse doğru terazi ne olabilir?

Ailenin nesiller boyunca büyüyen işlere yatırım yapan girişimci ruhunun korunması esas terazi olabilir. 

İş hayatında bir nesil 25-30 yıl ise, kurucu neslin kurduğu zaman çok iyi talebi olan işlerin müşterisi yaşlanıyor, yeni müşterinin de tüketim alışkanlıkları farklı oluyor. Bazı işler yenilenmek zorunda kalıyor bazıları yok oluyor. Bütün bu değişim de ikinci veya üçüncü nesle kırık not olarak yansıyabiliyor. 

Kurucuları takip eden nesiller, babaların/dedelerin kurduğu -belki de hikayesi bitmiş- işlerin sonucu ile değil kendi nesillerinin değer yaratan işlerini kurup, yönetebiliyorsa başarılı olarak kutlanmalılar.

Baştan beri de bu şekilde yönlendirilmeliler. “Bir gün bu işlerin başına sen geçeceksin” yerine ” sen de deden gibi yatırımcı olacaksın, neslinin ihtiyaçlarını neslinin teknolojisi ile karşılayıp değer yaratacaksın” diye fısıldanabilir kulaklarına. 

Kurucular çocuklara/torunlara, kendi işlerini kurma cesareti dışında belki biraz da tohum sermaye desteği verebilir. Ondan sonrasını kendi halledecektir yeni nesil.

Siz neler düşünüyorsunuz?

Yorum bırakın