Büyükten küçüğe…


Bir çok büyük şirket yöneticisi meslek hayatının bir döneminde küçük şirket yönetme heyecanına kapılır veya şartlar gereği mecbur kalır.

Arzu edilen değişimle gelen zorluklarla daha kolay başedilir, zoraki değişikliklerde ise her şey rahatsız eder.

İş hayatımın ilk 10 yılını büyük şirket yöneticisi olarak geçirdim. Daha sonra kariyerimde ilerleyebilmek için aynı grup içinde, 5 yıl boyunca, daha küçük veya yeni kurulan şirketlerde yöneticilik yaptım. Sonra da ayrılıp arkadaşlarım ile küçük yeni bir iş kurduk. Çok keyifli ama zorlu bir dönem yaşadım. Beni büyük şirkette başarılı kılan bir çok alışkanlığın küçük şirket yönetirken dezavantaja dönüştüğü gördüm.

Daha sonraları bir çok büyük şirkete dramatik dönüşüm dönemlerinde danışmanlık yaptık. Şirketler alındı, satıldı, ufaldı, birleşti, yeniden yapılandı sonuç olarak gözümüzün önünde yüzlerce yönetici yer değiştirdi. Bunlardan bazıları benzer işlere, önemli bir kısmı ise isteyerek veya istemeyerek daha küçük veya yeni kurulan şirketlere geçtiler.

Bu hafta sizlere kendi yaşadığım veya danışmanlık yaparken tanıştığım yöneticilerin yaşadığı bu deneyimlerden gözlemlerimi aktaracağım.

…..

Büyük şirketten küçük şirkete geçtiğimde ilk farkettiğim şey küçük şirkette günlük performansa olan etkimin inanılmaz derecede yüksek olacağı oldu. Olumlu ve olumsuz anlamda. Bu fikri genel olarak arzulamakla birlikte  hiç de hazır değildim. Her gün bir şeyler soruluyordu. Bazı durumlarda her gün her şey bana soruluyordu. Alacağım bu anlık kararların çoğunun ciddi hatta ölüm-kalım boyutunda olabileceğini hissediyordum. Büyük şirket yöneticisi olarak da ciddi konular ile uğraşır, kararlar alırdık ama belki de şirket büyük ve olgun olduğu için ölüm-kalım kararları veya işi batıracak türden tehditler ile her gün karşılaşmazdık. Küçük şirkette ise sanki her gün sırat köprüsünden geçiyorduk.

  • Banka ile mi çalışalım, faktoring ile mi?
  • Müşterinin çek defteri bitmiş, malı teslin edelim mi?
  • Muhasebeye tecrübeli biri mi alalım yoksa genç birini mi?
  • Daha fazla mal satmak için eksik fatura keselim mi kesmeyelim mi?
  • Çalışanların bordrosunu tam ücretten gösterelim mi, göstermeyelim mi?
  • Tahsilatta gecikince avukata mı havale edelim, bileği kuvvetli arkadaşlara mı?

Küçük şirketlere alışmaya çalışan büyük şirket yöneticilerinin alacakları günlük kararların hayati sonuçları olduğunu anlamaları ile beraber damarlarında alışık olmadıkları dozda adrenalin ve mesuliyet hissi dolaşmaya başlar. Buna adapte olmanın en pratik yolu mümkün olan en kısa zamanda muhakeme gücünüzü test edip ona güvenmektir.

İlk başta karar vermekten kaçınıyordum. “Ben olmasam ne yapacaktınız, nasıl düşünecek, ne karar alacaktınız?” diyerek ip uçları toplamaya çalıştım. Onların ilk kararlarını destekleyerek başladım, karar almaya. Daha sonra büyük şirket tecrübemin bana öğrettiği cevabı ikinci bir alternatif olarak masaya koymaya başladım. Konuyu bir şekilde karara vardırdım, masada bırakmadım.

Küçük şirkette çalışanların, müşterilerin ve şirketle iş yapan bankacıların, tedarikçilerin en anlamayamayacağı şey sizin kararsız kalmanız veya kararı başkasından beklediğinizi hissettirmenizdir. En emin olduğunuz konularda dahi bir yanılma payı bırakarak kararı bir an önce almak, tutmadıysa hızlı bir analiz yapmak, yanılgınız ölçekten kaynaklanıyorsa, kararı değiştirmekten gocunmamanız gerekir.

…..

Büyük şirketin kapısından çıkıp küçük şirketin kapısından girdiğimde  hayat hızı başımı döndürdü. Her şey “acil” idi. Büyük şirketlerde de hep bir meşguliyet vardır ama aceleye yer yoktur.

Büyük şirketlerde yönetim katmanları baklava gibi kat kattır. Aralarda da fıstık veya ceviz vardır. Bir çok kişinin oluru alınmadan karar süreci ilerlemez.

Büyük şirketlerin bu yönetim katmanlarını dolduran yöneticileri özellikle yanlış karar almamaya programlanmışlardır. Yanlış karar almaktansa karar almamayı tercih ederler. Çünkü, karar alınıp sonuçları istendiği gibi olmadığı takdirde, birilerinin otoritesi sarsılabilecek birilerinin sandalyesi sallanmaya başlayabilecektir.

Büyük şirketlerin mali durumları da genelde iyi olduğu veya kötü olmadığı için hiç bir şey acil değildir. Yürüyen koca bir çark vardır ve tartışılan karar bugün alınmazsa yarın hayatta önemli bir değişiklik olmayacaktır.

Uyulması gereken kurallar kitabı ve bu kitabın içinde her riski bertaraf edecek bir kural illaki vardır. Her şeyi daha pahalı, daha zor ve daha uzun sürede yapmanın yolu itina ile tarif edilmiştir. Kitaba göre sürat felakettir.

Küçük şirketlerde ise sürat en büyük avantajdır, başarının sırrıdır.

Büyük şirketlerde 1 yıl süren projeler küçük şirketlerde 1 ayda yapılabilir ve yapılmalıdır da. Bu büyük şirketlerden küçük şirketlere gelen yöneticilerin geçirmeleri gereken en büyük zihinsel dönüşümdür. Ama alıştıktan sonra da bu lüksten vazgeçemezler.

Bu dönüşümün zorluğu yeni bir şeyler yapmaktan ziyade yaptıklarından vazgeçmek zorunda olmaktan kaynaklanır. Detaylı yol haritaları, 12 aylık bütçeler artık geçerli değildir.

İkna edilmesi gereken bir sürü bilge insan ve yüce ego yoktur.

Süreçler, iç kontrol ve mevzuata uygunluk açısından ‘’mutlak gerekliliklerin’’ ötesinde bürokrasi ile de vakit kaybedilmez.

Varsayımlarınızı deneyip, sonuçlarını görmek, yanıldığınızı anlamak aylar yıllar değil, saatler günler ve azami haftalar ile ifade edilebilen sürelerde gerçekleşir. Büyük şirkette çalışan yöneticilerin sindirim sistemleri bu süreleri çok kısa bulup, rahatsız olabilirler. Şahsen ciddi paranoya belirtileri hatırlarım. “Neyi atladık, neyi eksik yaptık, nerden başımıza bir iş gelecek?”

Büyük şirket yöneticileri endişe ettikleri, emin olmadıkları veya şüphe ettikleri noktalarda ya da sırf bildiklerini teyid ettirmek için dışarıdan danışmanlık hizmeti alırlar. Küçük şirketlerde ise buna zamanınız ve bütçeniz olmaz. Dışarıdan danışmanlık yüklenme dönemlerinde kapasite artırmak için alınır.

Büyük şirketlerde herkesin katıldığı toplantılar dışında bir çok kişi de aynı konuya ilişkin birebir toplantılar yapar. Herkesin önünde konuşmak istemedikleri konuları kendi aralarında konuşurlar. Gizliliği temin edebildikten sonra küçük şirketlerde bu kadar toplantıya gerek de yoktur, zaman da.

Büyük şirketlerde herkes kusursuzluk arayışındadır. Kimse de “kusursuz olmaya zamanımız yok” diyemez. Küçük şirketlerde kusursuz olmak zorunda değilsiniz, zaten olsanız da çevreden fazla saygı görmezsiniz. Kusursuzluk ve pazara ilk çıkan ürün olmayı terazinin karşı kefelerine yerleştirdiğinizde kaybeden kusursuzluk olur. Pazara rakipten önce çıkmak çok değerlidir. Ürünü zamanla geliştirirsiniz, “kervan yolda düzülür”.

…..

Büyük şirketlerde çalışırken çevrenizdeki bir çok başarılı profesyonelin en önemli özelliğinin fikirlerini hayata geçirmelerini sağlayacak etkinlik alanını nasıl oluşturacaklarını çok iyi bilmeleri olduğunu fark edersiniz. Elbette oraya gelmek için eğitim, bilgi, beceri testinden de başarı ile geçmişlerdir ama yine de…Doğrudan bağlı oldukları üst yöneticileri nasıl idare edeceklerini ve kendilerine doğrudan bağlı kişilerin sadakatini nasıl sağlayacaklarını çok iyi bilirler ve uygularlar. Şirketin kaynaklarını kendi projelerine aktarırken, olmayan bütçeleri var ederken, bu etki alanı çok işe yarar ve zamanla şirketin yüksek menfaatlerinin önüne bile geçer. Bir nevi derebeylıklikler oluşur. Şirket de konfederasyona döner. Bunu da içgüdüsel olarak, sanki başka yolu yokmuş gibi, yaparlar. Küçük şirkete geçtiğimde bu içgüdünün küçük şirket yönetmeye gelince hiç bir işe yaramadığını fark ettim. Hatta bu içgüdü o küçük şirketi yok edecek bir virüse dönüşebiliyor. Küçük şirketin ölçeği bu içgüdüyü, alışkanlığı kaldırmıyor. Böyle bir alışkanlığınız varsa….unutun!

…..

Büyük şirkette çalışırken, hele kıdemli yönetici olduktan sonra, zaman içinde çevremde her türlü işimi yaptıracağım birileri oluşmuş. Bunu ayrılıp, küçük şirkete geçince fark ettim. Çok zorlandım. Bilgisayarınız ile ilgili her sorunu kendiniz çözeceksiniz. Vergi beyannemenizi kendiniz dolduracaksınız. Randevularınızı kendiniz ayarlayacak, kartvizitleri kendiniz dosyalayacaksınız. İş ile igili araştırmalarınızı kendiniz yapacaksınız, maket yapılacaksa kendiniz yapacaksınız, powerpoint sunumlarınızı kendiniz hazırlayacaksınız, kendiniz basıp, harmanlayıp, spiral cilde takacaksınız. Kendiniz yapmak istemiyorsanız, basıp ciltleyecek yere kendiniz götürüp, başında duracaksınız. Küçük şirkette kimse kendine özel ilgi isteyemez, bekleyemez. Kaynakların sınırlı olduğu ortamda sadece kendi verimini artırmak için masraf kapısı açmayı talep edenler hoş karşılanmaz. Sonuç olarak, her işi kendiniz yapacakmış gibi kendinizi hazırlayın, şanslıysanız, halden anlayan birileri yardım eder.

…..

Büyük şirkette çalışırken yeni bir pazara girerken, yeni bir ürün çıkarırken, olmayan problemleri çözme lüksümüz vardır. Olmayan problemden kastım, pazara giriş veya ürün geliştirme ile ilgili değil… “İşler iyi giderse ne yapacağız? Kapasiteyi artırmamız gerekirse kaynak bulabilecek miyiz? Hammadde tedarikçimiz bizim büyümemize paralel olarak tedarik zincirini destekleyemezse alternatif tedarikçiyi nereden buluruz?” Bu ve benzeri olmayan, ileride işler iyi giderse oluşabilecek problemler çözülmeden kimsenin içi rahat etmez, yeşil ışık yanmaz.

Küçük şirketin girişimci ruhu işlerin iyi gideceğine kuvvetle inanır, işler iyi giderse oluşacak problemlere konsantre olmaz. Senaryo çalışması küçük şirkette de yapılır, yapılmalıdır ama gerçekleşme ihtimali çok düşük senaryolara büyük kaynak ayrılmaz, ayrılmamalıdır. Hele beklenenden büyük başarı elde edileceğine yönelik senaryolara harcanacak zamana yazıktır. Kaç proje beklenenden daha büyük bir başarı elde eder ki? Tam tersine tüm senaryolar çok iyimser hazırlandığı için çok az şirket, çok az ürün bu tür başarılara ulaşır. Sözün kısası, zaten mevcut problemleri çözmek için kaynak kısıtlı iken, yeni problemler icat ederek, zaman kaybetmeyin.

…..

Biz yıllarca yıllık bütçe ile çalışırdık. Planlama da bütçe döneminde bütçe vesilesi ile yapılırdı. Sonra Nestle, grup şirketlerinden Mis Süt’e ortak oldu. Nestle’den 5 yıllık plan yapmayı, bütçeyi de bu perspektife oturtmayı öğrendik. Zamanla da uzmanlaştık, çevremize danışmanlık vermeye bile başlamıştık. Küçük şirkete geçince gördüm ki 3 aylık bütçeden ötesi gerçekçi değil. Dinamik bütçe yapmak ve sürekli revize etmek zorundasınız. Çünkü büyüklük itibarı ile yeni bir müşteri, yeni bir ihale veya kaçan bir müşteri şirketi ikiye katlar veya batırır.

Büyük şirketlerde fabrika müdürleri yıllık üretim planını bilmek ister. Buna göre kaynak planlaması yapar. SAP’yi çalıştırır departman bütçelerini, tedarik planını çıkarır ve tedarikçileri ile paylaşır. İnsan kaynakları bu plana yönelik ihtiyacı tespit eder.

Küçük şirkette ise yeni iş alınır, hayat yeniden planlanır. Adam yetmiyorsa adam alınır. Bütçesi olmaması önemli de, gerekli de değildir. Küçük şirket büyüyüp olgunlaştıkça zaman kaybı olarak görülen başta bütçe olmak üzere bir çok yönetim aracı gereklilik halini alacaktır. O zaman geldiğinde büyük şirket deneyimi olan yöneticilerin bunları kurması da zor olmayacaktır.

…..

Büyük şirkette çoğu makam koltuğunda yastık görürsünüz. Görmeseniz de, gördüğünüzü zannedebilirsiniz.:) Vazgeçilmez bir alışkanlık, bir içgüdüdür. Her konuşmada, her yazışmada bu yastığı hissedersiniz. Herkes başarılı olmaya hazırdır yeter ki diğerleri görevlerini zamanında yapsınlar. Başarısızlık anında suçlanacak kişiyi aramak için zaman kaybetmeye gerek dahi yoktur. Birileri kariyerlerini ve pozisyonlarını korumak için başkalarını hedef tahtasına koyar. Bu tür davranışlar küçük şirketlerde ters teper, tahrip gücü yüksek mayın etkisi yapar. Büyük şirketlerden gelen yöneticilerde en çok görülen rahatsızlık olduğu için küçük şirket patronları ve çalışanları bu tür politik davranışlara alışkındırlar ve hoşgörülü davranmazlar. Herkes kendi yastığını oluştururken takım çalışması yalan olur. İnsanlar işlerini yapmak yerine duvar ve çit örmekle vakit geçirmemelidir. Küçük şirketlerde gelecek arayan yöneticiler kendileri bu alışkanlıklarını tarihe gömdükleri gibi, gittikleri yerde bu alışkanlıkların olmamasını, hoş görülmemesini de önemsemelidirler.

Uzun oldu. Sabrınız için teşekkürler. Sizin de fikirlerinizi merak ediyorum. Yorum kısmına yazarsanız sevinirim.

Büyükten küçüğe…” üzerine 13 yorum

  1. Geri bildirim: Tweets that mention Blog'da yeni yazım...Büyükten küçüğe: -- Topsy.com

  2. Geri bildirim: Tweets that mention Büyükten küçüğe… « Dünyanın İşi -- Topsy.com

  3. Akın Rota

    Çok güzel gözlemler, hepsine katılmamak elde değil.
    Ancak bütçe konusunda bazı kişisel gözlemlerimide aktarmak istiyorum. Küçük şirketlerdede bütçe çalışmasının faydalı olduğunu gözlemledim. İyi kurgulanmış bir model ile çoğu zaman farkında olunmayan risk ve verimsizliklerin ortaya çıkartılabiliyor.
    Yazı için tebrikler.

    Liked by 1 kişi

    1. Akın,
      Haklısındır. Küçük şirketin de kendi içinde hayat çemberinin neresinde olduğuna dair bir farkı oluyor. Olgun küçük şirket, yeni küçük şirket kadar dalgalanmıyor. Yıllık bütçe gerçekçi olabiliyor. Bütçe sürekli revize edilen bir araç olduğunda itibarını yitiriyor veya tam tersi.
      Bütçe prosesi bütçeden daha önemlidir deriz. Yazıda buna değinmemişim. Büyük şirkette gerçekten çok kişinin katıldığı, tartıştığı ve öğrendiği bir süreç. Küçük şirkette bu da mümkün olmuyor. Geniş bir yönetici kadrosu olmadığı için 1.5 kişinin katılımı ile hazırlanan bir yönetim aracı olarak kalıyor.

      Liked by 1 kişi

  4. Nefis bir yazı. Tam da arefesinde olduğum karar için yazılmış sanki 🙂 teşekkürler. Ben de dünyanın ve Türkiyenin en büyük şirketlerinden birinde bir yıldır çalışıyorum ve 1 – 2 içinde bir bölüm kurma ve bölüm müdürü olma ihtimalim var. Buna karşılık 7 yıllık ve yıllık cirosu 5 milyon dolar civarı olan bir şirketten genel müdür yardımcılığı yada yeni kuracakları bir ortaklığa üst düzey yönetici olarak katılma teklifi aldım. Ne yapmalıyım bilemiyorum. Özel hayatımdan ödün vererek iyi para kazanabileceğim bu teklifi kabul etsem mi yoksa bu global şirkette yoluma devam mı etsem. Bu arada 35 yaşındayım ve 2 ay sonra oğlumuz dünyaya gelecek inşallah 🙂 Bir iki cümleyle ışık tutabilirseniz çok sevinirim.
    Saygılar ve selamlar.

    Liked by 1 kişi

    1. Yorum için teşekkürler.

      Dışarıdan gelen teklifin değer verilme cazibesinden kurtularak şu 2 soruyu sorun.

      1. Ayrılıp bir iş kursam, bu işi mi kurardım? Is this your dream business?
      2. Bu kişi (leri) ortak alırmıydım?

      Bu ikisine de cevabınız evet ise, size ortaklık, kardan hisse teklif ediyorlarsa, biraz da 6-9 ay idare edecek kadar kenarda paranız varsa, kendi kanatlarınız ile uçmak için ideal yaştasınız. İşler kötü giderse bile hala büyük şırketlerin yönetici yaş braketi içinde olarak kolayca big corporate’a geri dönebilirsiniz.

      Liked by 1 kişi

      1. snowonthetop

        Hilmi Bey,
        Vakit ayırıp dönüş hatta mentorluk yaptığınız için teşekkür ederim. Bu arada aileden, doğuştan ve koyu bir Fenerbahçe taraftarıyım 🙂 Sorduğunuz soruların cevapları %100 olmamakla birlikte evet. Şu anda çok rahatım. Kendime ve aileme istediğim kadar vakit ayırıyorum ve minimum stres ile çalışıyorum. Bu durumdan içten içe de rahatsızım aslında. Sizin de belirttiğiniz gibi risk alacak ve çok çalışıp çok kazanacak yaştayım ama çok isteyerek girdiğim bu şirkette iyice atalete teslim olduğumu hissediyorum. Aslında son biri yılı global olmak üzere 7 yıldır Türkiye’nin en büyük şirketlerinde çalışıyorum. Sonuç olarak dinamizm bana iyi gelecek.
        Bunun dışında başarılı olacağıma inancım tam, kendime güveniyorum. Ama makro ekonomik dalgalanmalara karşı bana teklif getiren şirketin nasıl bir direnç gösterebileceği kuşkulu. Burada da yine sizin belirttiğiniz gibi sigorta olarak bir miktar para ayarlamak gerekiyor. Sizce ilk yıl için hedeflenen kar üzerinden peşin bir pay istemek mantıklı olur mu?
        Öte yandan çalıştığım kurumda başlattığım projeleri (1 yıldan fazla sürebilir) sonlandırmadan gitmek de çok hoş olmayacak ama fırsatların zamanlamasını kendimiz ayarlayamıyoruz maalesef.
        Son olarak bu yazıma da bir şeyler yazabilirseniz çok sevinirim.
        Selamlar, saygılar.

        Liked by 1 kişi

      2. Ayrılacağın yerde yaratacağın tansiyonu bilemem ama dediğin gibi büyük uluslararası kurumsal bir yerse, bugün ayrılsan ocak ayında kimse hatırlamaz bile.

        Gideceğin yer dediğin gibi küçük bir yer ise sana peşin vermeye imkanları olmyabilir.

        İmkanları varsa, kar payı üzerinden anlaşmışsan, kar paylarından ileride alacaklarına mahsuben bir kaporo/imza parası ödemesi isteyebilirsin. Maaşların aksarsa veya seni çıkarırlarsa yanacak bir tutar. Beraberlik uzun sürerse de mesela 3-4 senede kar paylarından mahsup edilir, helalleşirsiniz.

        Kolay gelsin. Hayırlı olsun.

        Liked by 1 kişi

      3. Üstad çok teşekkür ederim. Çok faydalı ve ışık tutan yorumlar bunlar. Çok düşündüm ve risk almak için çok doğru bir zamanlama olmadığına karar verdik eşimle. (Eşimin 7 aylık hamile olduğunu da düşünürsek) En az bir yıl daha burada kalacağım sanırım. Hayırlısı olsun. İnşallah yeni fırsatlar çıkar karşımıza.
        Çok teşekkürler tekrar.
        Saygılar.

        Liked by 1 kişi

  5. Hilmi Bey;

    O kadar güzel noktalara değinmişsiniz ki “kariyer platosuna” ulaşmış veya “daha yüksek katma değer” peşinde olup da arayışlar içine girmiş profesyonellere öncesinde bir “yol haritası” olarak vermek gerek bu makalenizi. Aslında ben de neredeyse sizin çizdiğiniz aynı rotada ilerledim dolayısı ile katıldığım çok nokta var, belki de “eski normal” önümüze ağırlıklı olarak bu yol haritasını koyuyordu, biz mesafe katedip geriye baktıkça ve değerlendirmemizi yaptıkça daha net gördük bazı şeyleri. Şimdi yeni meydan okuma “covid19” sonrasında nasıl bir dünyada nasıl bir yol haritası ile karşılaşacağımız. Kaleminize, beyninize sağlık diyorum.

    Selamlar;
    Lütfullah Kutlu

    Liked by 1 kişi

      1. Bugün yazsanız da güncelliği değişmez ama ben covid19 sonrası için değerlendirmelerinizi almak isterim. Şu anda da büyük bir “beyaz yakalı” orta-üst düzey yönetici kıyımı var, pandeminin çok öncesinde başlamıştı zaten, onların çoğu da bu macerayı yaşayacaklar hem de çok daha sert ve olumsuz bir şekilde. Piyasa bu kadar çok “girişimciyi – danışmanı – freelance’ i” kaldıracak durumda değil. Ne olacak ve nereye gidecek bu kadar kalifiye iş insanı?

        Beğen

  6. Tebrik ederim Hilmi Güvenal bu makaleniz de bir kitabın çekirdeği gizli. Çok beeğndim. Umarım geliştirip bir kitap yapmaya vakit bulursunuz. Küçük işletmelere bir faydası olmaz belki ama yönetici adayalrı çok faydalanacaktır düşüncesindeyim. Selamlarımla. Sizlere Sağlık afiyetler dilerim.

    Beğen

Yorum bırakın