Konkordato her derde deva mıdır, aç karnına alınır mı, yan etkileri var mıdır?


Hukukçu değilim. İş dünyasının insanları ile fikirlerimi paylaşmak için buradayım. O nedenle konkordatoyu hukuki boyutları ile değil, iş kararları açısından nasıl gördüğümü anlatacağım.

Konkordato son yapılan yasal düzenleme ile ‘iflas ertelemesinin’ de yerine geçecek şekilde değiştirilen bir ‘mahkeme aracılığı ile borç tasfiye’ şeklidir. Bir de malum mahkeme dışında alacaklılarınız ile yapacağınız sözleşmeler ile borç tasfiye şekli vardır.

Bunlar hep iyi niyetli iş adamının iflas öncesinde borçlarını ödeyebilme için girdiği mücadele yollarıdır. Başarılı olamazsa iflas edecektir. İflas halinde alacaklıların durumu eskiden düzenlendiği gibidir. Teminatlı alacaklılar teminatlarını icra yolu ile paraya çevirmeye çalışırlar. Kalan değer teminatsız alacaklılar ve alacağı teminatın paraya çevrilmesi suretiyle kapanmayan teminatlılar arasında düzenlenen sıra cetveline göre dağıtılır. İşçi ve kamu alacaklarının önceliği de dikkat edilmesi gereken bir husustur.

Konkordato, yaşadığı mali sıkıntı sonucunda, nakit akışı borç ve faizlerini ödemeye yetmeyen ve mevcut durumu ile değil de daha az borç ve faiz ile borçlarını ödeyip işine devam etmek isteyen, alacaklıları ile teker teker oturup anlaşamayacağını hisseden ve teminatlı alacaklılarının işlerin durmasına yol açacak icra takiplerini ertelemeyi hedefleyen iş adamının baş vuracağı bir yoldur.

Konkordato bilhassa iflas durumunda muhtemelen eline hiç bir şey geçmeyecek olan alacaklıların ve onların bu durumunu dert eden iş adamının ilacı olabilir. Teminatlı alacaklılar nasıl olsa her zaman teminatlarını paraya çevirebilirler lakin şimdi bu süreci başlatırlarsa işler duracak ve değer yaratma ihtimali kalmayacaktır.

Konkordatoya baş vuran her iş adamı bu öngörüsünde haklı mıdır? Ürettiği ürünün pazarı daralan, veya rekabetçi avantajlarını zaman içinde yitiren iş adamı de bu süreçten başarı ile çıkabilir mi?

Bu soruya olumlu cevap vermek için bir çok gezegenin aynı eksene oturması gerekir. Yani, ürününüz hala rekabetçi olacak, müşterileriniz hala sizden mal almak isteyecek ve tedarik zinciriniz sizi destekleyecek. Konkordatoya baş vuran her şirket bu şansa sahip midir? Konkordato sürecindeki şirketin akbabalardan başka dostu olmayabiliyor. Kimse kredi veya veresiye mal vermiyor, yani işletme sermayeniz nereye kadar yeterse o kadar üretim yapabiliyorsunuz. İmkansız değil ama çok zor bir süreç.

Bir hikaye ile durumu açıklamaya çalışayım. Geçenlerde HT-Bloomberg TV’de katıldığım yayında da anlattığım bu örnek çok beğenilmiş, onu daha detaylandırarak tekrarlamak istiyorum.

Bir tankeriniz var. Kısmen sermayeniz kısmen de borç ile aldığınız. Bununla da kendinize ait petrol taşıyorsunuz. Onu da kredi ile almışsınız. Ayrıca erzak ve malzeme almışsınız, onları da hep çalıştığınız tedarikçilerden dönüşte ödemek üzere borçla. Siz yolda iken denizde fırtına, ülkenizde de mali-ekonomik kriz çıkmış. Hem kredilere ödemeniz gereken faiz artmış, hem müşterileriniz de krizde oldukları için artık malı istemiyor, siparişlerini iptal etmek istiyorlar hem de petrol fiyatları düşmüş. Siz fırtınada sığınacak liman ararken demirleyebileceğiniz bir ada çıkıyor karşınıza. İşte bu ada konkordato adası. Nefes almak için ideal sığınak. Buraya sığınıyorsunuz, gemide erzak ve adada bulabildiğiniz yiyecek yettiği kadarıyla hayatınızı devam ettiriyorsunuz. Kimse size yardıma gelmiyor. Umudunuz siz burada iken petrol fiyatlarının tekrar yükselmesi, petrolü satarak kredilerinizi, faizlerini ve diğer borçlarınızı ödeyecek duruma gelmeniz. Kreditörleriniz icra takibi başlatıp hem içindeki kargoyu hem de gemiyi sattırarak alacaklarını kurtarmaya çalışıyorlar ama bulunduğunuz adada bunu hemen yapma şansları yok. Siz de geminin telsizi ile bir yandan alacaklılara durumu anlatıp, alacaklarında tenzilat yapmalarını ve beklemelerini istiyorsunuz bir yandan da temasa geçtiğiniz müşterilerinize petrolü satıyorsunuz. Alacaklılarınız sizin teklifinizi kabul ettiyse aldığınız parayı alacaklılarınıza paylaştırıyorsunuz. Şanslı iseniz petrol fiyatları yükseliyor, elinize geçen para hem borçları ödüyor hem de işe devam edecek kadar para bırakıyor.

Durumunuzu anlattığım hikaye ile kıyaslayın. Ürününüz her zaman para edecek bir ürünse ve piyasası varsa, bu adadan kurtulursunuz. Şans da yanınızda ise fazlası bile olabilir. Değilse, konkordatonun kabulü de çok zor olacaktır, sonunun mutlu olması da.

Ekonomist Erkin Şahinöz’ün konu hakkında makro ekonomik açıdan başlayıp, hukuki süreci de anlatan bir videosu var. Onu da izlemenizi tavsiye ederim.

https://youtu.be/S4njc_GqEBI

Konkordato her derde deva mıdır, aç karnına alınır mı, yan etkileri var mıdır?” üzerine 5 yorum

  1. Av.Çilem SAKLAVCI -Eskişehir adlı kullanıcının avatarı Av.Çilem SAKLAVCI -Eskişehir

    Hilmi Bey Merhaba, bu hafta sonu Türavak Konkordato Eğitimi ve Konkordato Komiserliği eğitimi almış biri olarak, yazdıklarınız tamamen doğru,hukuksal yaklaşımınız da doğru ,örneğiniz ise gerçekten doğru bir örnek olmuş.Elinize sağlık.Saygılarımla.

    Liked by 1 kişi

  2. Hilmi Bey,

    Yazınızı okudum, tavsiye ettiğiniz videoyu da izledim. Elinize, beyninize sağlık.

    Altı çizilen şu gerçek var: Konkordatoya giren şirketlerin çoğunun sonu, iflas oluyor. Bu “çoğu” tam ne kadardır, %10 mu kurtulur, %1 mi kurtulur, bilmiyorum ama, “çok gezegenin aynı eksene oturması”nın çok sık olmayacak bir şey olmadığını biliyorum.

    Buna ek olarak, sayısı 3000 olduğu söylenen konkordato taleplerinin kaynağının mikro değil, makro ekonomik olduğu da söyleniyor. Yani, bunların alacaklıları da aynı ekonomik şartların içinde.

    Videoda net söylenmeyen, ama altındaki yorumlarda yazılmış “domino etkisi” açık görünüyor. Yani, konkordato ilan edenin alacaklısı da, “ben bu paraları bugün alamazsam, ben ne yaparım, ben de konkordato isteyeyim” diyor ve istiyor. Alacaklı firma için de rasyonel bir karar gibi duruyor.

    Zincirleme bir reaksiyon söz konusu. (Ki atom bombası da böyle patlar. Fizikçi olduğumu belli edeyim.) Ama esas soru şu:

    Hal böyleyken, makro bir bakış açısıyla, mahkemeler konkordato talebini reddedip, iflas kararı verseler (ben de hukukçu değilim, yapabilirler mi bilmiyorum) ekonomi daha az mı hasar alır? Yani, çoğu zaten batacak olan firma, alacaklılarını iki yıl daha bekletip, sonunda yine de batıp, peşlerinden alacaklı firmaları da götürmüş olmuyorlar mı? İyileşme ihtimali olmayan firmaları iflas ettirip, kaynakları mümkünse başka yoldan kıymet üretimine yönlendirmek toplamda daha faydalı bir strateji olmaz mı?

    Ne dersiniz?

    Diğer soru da şu: Zülf-i yâr, dokunmadan nasıl traş edilir?

    Liked by 1 kişi

    1. Sayın Safkan, iflas çok uzun bir süreç ve ilgili ekonomik araçları çok uzun süre meşgul edip atıl tutuyor. Bı bir nefes alma ve zaman kazanma yöntemi, belki bu arada tıp bir çare geliştirir umudu.

      Beğen

  3. Kendi şirketimi iflas’tan sonra konkordato süreci ile hayata döndürmeye uğraşırken bu konular ile ilgili fikir beyan edebilecek bilgi seviyesine (maalesef) ulaştığımı, ekonomik sıkıntılar ile yeni tanışanlara verdiğim fikirlerin yardımcı olmaya başladığını gördüm. Sizden de, idarenizdeki varlık yönetim firması ile görüşmelerim vesilesi ile haberdar oldum.
    Konkordato furyasının ekonomik zincir reaksiyonlarının yanı sıra, yakın gelecekteki sosyolojik etkileri de oldukça kötü olacak gibi duruyor. İyi niyetli mağduru korur gibi görünen bu hukuki ve fiili durum, esasında, güçlünün güçsüzü, bu sefer arkasına hukuki koruma alarak ezdiği yeni bir ekonomik form halini aldı. Konkordato alan her şirketin yüzlerce belki binlerce küçük alacaklısı, çalışanları kesin bir çaresizliğe terk ediliyor. Bence üzerinde durmamız gereken en önemli durum, bu çaresizliğin bir süre sonra dönüşeceği toplumsal çöküş hali olmalı.
    Çözüm için bence Devletimiz olaya, ülke genelinde herkesi, küçük büyük şirket şahıs ayırmadan kapsayan, başvuru falan gerektirmeden re’sen uygulanacak bir kanun ile ve varlık yönetim şirketlerinin mantığı ile yaklaşmalı.
    Bir tarih baz alınarak, ondan önce açılan bütün icra dosyaları dondurulsa, icra borçları 50% ile,
    o tarihteki tüm cari borçlar da faizsiz net tutar ile ve hepsi birden 5 sene faizsiz taksitle ödenebilir olsa.. Eş zamanlı olarak herkesin sicili de silinse.. Mali, ticari tüm borç ve alacaklar buna dahil olsa. Türkiye dışına taahhütleri olup da bundan net zarar görecek kurumların zararını bir defalığına devlet karşılasa.. Bence bahar gelirdi.
    Şu anda sorunlu borçlu ya da adayı insanları kaplayan karamsarlık ve kaygı hali öyle bir durumda ki, borcumu ödesem ne olacak diyor, kötü sicilim yüzünden yeni bir iş kuramam ki. Temiz insanlar ticareti ve hatta ülkeyi terk ederek kabuklarına çekilirken ortalık, silah taşımayı ve kabadayılığı hayatın doğal bir parçası gören, hapis yatmaktan gurur duyan, borcunu ödememenin yolunu bulmayı ticari başarı gören bir çeşit çakma iş adamı güruhu ile dolup taşıyor. Bu karamsarlığı kırmak, itibarı için mücadele eden insana destek olmak, iyi insanlarımıza yeniden umut ve motivasyon sağlamak Devletin, kurumlarının ve STK’ların birincil görevi olmalı. Bu görevin konkordato ile başarılamayacağı, sadece ve sadece mevcut dengesizliğin kötülük lehinde derinleşeceği aşikar.

    Liked by 1 kişi

İsmail Bakiryol için bir cevap yazın Cevabı iptal et