Marifet Büyümeyi Yönetmekte


Aileler zamanla büyür. Sayılar artar. Vaktiniz yetmez. Enerjiniz yetmez.

Yönetemezsiniz.

Size:

  • liderlik sorunu,
  • yönetim sorunu,
  • sahiplik sorunu,
  • geçim sorunu,
  • miras sorunu olarak geri döner.

Gördüğüm aile şirketlerinin çoğu bu büyümeyi “başa gelen çekilir” yöntemi ile çözeceklerini düşünmektedirler.

Hazırlık ve planlama yoktur.

Olduğunu iddia edenlerin çoğu da bu plana son noktayı koymayı veya uygulamayı sürekli ertelemektedirler.

Aile ile ilgili konularda böyle davrananlar iş ile ilgili konularda farklı mı davranırlar?

Aile şirketleri hayat çizgilerinin ilk yıllarında ailenin yönetebileceği bir ölçekte iken zaman içinde bilhassa fırsatların değerlendirilmesiyle ürün sayısını artırır, hizmet verdiği pazarı büyütür, fabrikalarının sayısını artırır, ilk kurulan işden farklı işlere de girerler.

Büyümek, artan işletme sermayesi ihtiyacıdır, yatırım demektir. Farklı ürünler, yeni teknolojiler demektir. Bu da yeni ve kaliteli insan kaynağı ve daha fazla sermaye gerektirir.

Günümüzde teknolojiye erişim eskisi kadar zor değil ancak insan ve para kaynaklarına erişim uzun soluklu süreçler.

Zamanında iyisini ve doğrusunu bulamadığın zaman, problem olarak görmediğin riskler büyük faturalarla karşına çıkar.

Benim problemli şirketlerde gördüğüm ortak özellik bu şirketlerin büyürken en çok ihtiyaç duyacakları kaynağın insan ve para olduğunu düşünmemeleri, önemsememeleridir. Çoğu zaman doğru insanı bulamadığın zaman doğru teknolojiye de erişemezsin, erişsen de kullanamazsın.

İşler büyüyünce bilançolar da büyür. Büyümeyi yönetmek bilim kadar sanattır da.

İşleri başarılı büyütmek büyüyen bilançoyu yönetmekten geçer. Bilançonun bir bacağı sermaye ise diğeri de borçtur. Nakit akışına uygun vadelerde ve işin ödeyebileceği maliyetle borç bulabilmek zaman-zaman işi büyütmekten zordur. Borç kur-faiz-likidite riski taşır. Bu riskleri yönetebilmek için belli miktarda sermaye konulması veya kenarda erişilebilir olarak durması gerekir. Benim gördüklerimin hepsi düşük sermayelidir, yüksek maliyetli ve kısa vadeli borç kullanmaktadır. Bunların işin sürdürülebilmesinin önündeki ciddi riskler olduğunu görmemişlerdir. Görseler  de umursamamışlardır.

Büyümenin sonu hafif veya ağır kriz olabilir. Ülkeler için de, şirketler için de, aileler için de sonuç aynıdır.

Benim yıllardır uğraştığım aile şirketlerinde toplantı masasındaki hazerun, patron ve kardeşleri veya çocukları, ve kıdemli bir muhasebecinin ötesine nadiren geçer. Bu toplantılarda patron, şirketin büyümesi, duraklaması ve krize giriş hikayesini anlatır ve konuşma hep aynı cümle ile biter ‘İşimizi biliriz, başında dururuz, çok güzel işler yaptık, iyi paralar da kazandık ama finansmandan anlamadığımız için bu duruma düştük. İyi bir finansçımız olsaydı belki de bunlar başımıza gelmezdi.’

Sorun iyi bir finansçının olmaması kadar basit midir?

Kriz reçetelerinin genel teması hayat biçimini değiştirmek üzerinedir. Kilo vermek, spor yapmak, şekeri ve kolesterolü düşürmek, yani küçülmek, yani daha az sermaye bağlayarak daha fazla iş yapmaktır. Benim geçmişte ve bugün hala ilgilendiğim vakalarda, sıkıntıyı atlatmak için gerekli gördüğüm reçeteyi yazdığımda, aile şirketleri patronları standard olarak, direnir, reddeder, para kazanmayan ürünlerden vazgeçemez, para kazanmadığı pazarlardan çıkamaz, fabrikasının birini kapayamaz, maliyet bazını düşüremez. Sonra sonra razı olur, çoğunda da çok geç olur.

Bazı aile şirketleri büyümeyi reddeder. Yeni yatırımlara, yeni pazarlara endişe ile bakar. Büyüyen dünyada kabuğuna çekilmenin riskini kabullenir, ‘küçük olsun benim olsun’ der. Elindeki ile yetinir. Para kaybetmeyebilir ama sektör büyüyorsa, göreceli olarak ufalır. Ürün ve/veya hizmette farklılık devam ettirilebilirse bu strateji de sürdürülebilir ama zamanla herhangi bir ürüne veya hizmete dönüşülecekse bu seçim de erken ve yavaş ölüm anlamına gelir.

Büyümenin sürdürülemediği veya marjinal sermaye getirisinin düştüğü noktada, ürün ve hizmetlerin üretim, pazarlama ve satış süreçlerinde rasyonal bir yalınlaştırmaya gitmek, bazı ürünlerden çıkmak, bazı süreçlerde dış kaynak kullanımını artırmak veya şirketi/işleri kısmen/tamamen satma kararlarını almak ve uygulamak, başarılı aileleri diğerlerinden ayıran en önemli özelliktir.

Bir çok aile şirketi ancak yok olma noktasında geldiğinde işi satmayı, çıkmayı düşünür. İşini idare etmekte basiretsiz davranan satmakta da geç kalır. Şaşmaz.

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yorum kısmına yazarsanız sevinirim.

Marifet Büyümeyi Yönetmekte” üzerine 6 yorum

  1. özgür adlı kullanıcının avatarı özgür

    Şirketlerin büyüme süreçlerinin, gemilerin boyutunun büyümesi gibi olması gerektiğine inanıyorum. Yani geminin boyu büyüdüğünde nasıl ki iç kısmındaki boşluk , geminin yoğunluğunu su yoğunluğunun altında tutmak için, arttırılırsa; şirket içi operasyon yoğunluğunun da arttırılması gerekiyor.
    Vatandaş patron oluyor gözü hep üretimde veya satışta. İyi bir muhasebe finans departmanı, insan kaynakları, bilgi işlem, satış sonrası hizmetleri vs gibi direkt maddi getiri sağlamayan departmanlar maddi külfet-maliyet merkezi gibi algılanıyor.
    Sonra da batılıyor haliyle ve “iyi bir finansçımız olsaydı” diye düşünülüyor hala olayı tek maaş ile kurtaracak bir süper kahraman bekleniyor.

    Liked by 1 kişi

  2. RECEP ER adlı kullanıcının avatarı RECEP ER

    sayın güvenal size üstat diye hitap etmeme izin verin blomberg ht programınızı takip ediyorum ancak sizi daha derinligine araştırınca keşke böyle bir doktoru 20 yıl önce tanısaydım şirketimin yaşadıgı sıkıntılar daha az olurmuydu diye hayıflanmadan edemedim tecrubelerinizi paylaşmanız bence malınızın zekatını fazlasıyla karşılayacaktır şükranlarımı sunar başarılarınızın devamını temenni ederim

    Liked by 1 kişi

  3. recep er adlı kullanıcının avatarı recep er

    2001krizine atölyeleri tek çatı altında toplama fikriyle girdik sermayeyi binaya kaydırdık kira yüzde 20 maliyet içeriyordu.98de taşındık rusyada iş yaparken kriz oldu 99dada debrem oldu 2000 kasımdada bir sonraki krizin ayak sesleri geliyordu 2001 şubatta kriz olunca talep bıçak gibi kesildi sermayeyi duran varlıklara kaydırmıştık 45 cıvarında işçi vardı kesikli sipari çalışıyorken işlerin durması duvara çarpmış gibi olduk hacizler davalar derken 2005 yılına kadar normale döndük ancak vergi ve sgk en sona kaldı tekrar büyürken 2008 abd menşeyli kriz cıktı 3 senede ona direndim işi bırakıp işletmeyi yüklü bir borcla kapattım ancak borcu başarılı bir şekilde yapılandırdım atölye binası makinalar taşıtlar elden cıkınca defolt olmadan borçları 5 yıl içinde sıfırladım işletme egitimi almıştım ancak gelişmeler benim yeteneklerimin yetmedigi noktaya gelmişti.abd de kriz cıkıyor ciro 5te bire düşüyor makro iktisat bilmemekle kendimi şuçluyordum ancak benim bilmedigim daha çok şey varmış yazılarnızı okumak terapi yerine geciyor şükranlarmı sunuyorum

    Liked by 1 kişi

spltn için bir cevap yazın Cevabı iptal et