Ne kadar kaçınmaya çalışsak da, gerek özel hayatımız gerekse iş hayatımız zaman zaman çelişkiler ve çatışmalara sahne oluyor. Kendimizi içinde bulduğumuz bazı anlaşmazlıklar sadece ufak ve kolay çözülebilir anlaşmazlıklar olsa da, özellikle iş hayatında karşı karşıya kaldığımız anlaşmazlıklar bazen son derece komplike ve içinden çıkılması zor çatışmalar haline gelebiliyor. Bu durum özellikle aile ilişkilerinin işyerine direkt olarak yansıdığı aile şirketlerinde de ortaya çıkmakta.
Aile şirketlerinde karşı karşıya kalınan anlaşmazlıkların bazıları aile bağlarının sağladığı avantajlardan dolayı kolayca çözülebilse de, bazıları da yine aynı sebepten dolayı bir çıkmaza doğru sürüklenip çözümsüz kalabiliyor. Bu durumda hem aile ilişkileri zarar görüyor, hem de şirketin geleceği kaçınılmaz bir tehdit altına giriyor.Halka açılmak ve profesyonel yönetici getirmek doğru çözümlerdir ancak başka yapı taşları ile desteklenmeleri gerekir. Aile, hissedarlık ve yöneticilik ilişkilerinin birbirinden keskin çizgi ve kurallar ile ayrılamadığı aile şirketlerinin 3. nesli görmeleri mümkün değildir. Sizin anlattığınız kadarıyla, siz de sırat köprüsünde tek ayak üzerinde dengenizi sağlamaya çalışıyorsunuz.
Aile şirketlerinde çıkmaza girilmesinde en büyük rolü genelde alışılagelmiş olan yönetim ve iletişim tarzları oynuyor. Örneğin, iletişimin zayıf olduğu aile şirketlerinde lider konumunu benimsemiş olan kişinin diğer aile fertlerine danışmadan önemli kararlara imza atması, diğer fertlerin öneri ya da isteklerini gözardı etmesi, ya da kişisel çıkarlarını aile ve şirketin çıkarları önüne koyması çatışmalara neden olabiliyor. Sizin durumunuzda da bu etken satır aralarından okunuyor.
Bazı anlaşmazlıklar ise sadece herhangi bir konu ya da karar hakkında eşit söz hakkına olan aile fertleri arasında fikir ayrılığından kaynaklanabiliyor. Bu gibi durumlarda ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkların her zaman kötü ve tehlikeli olduğunu düşünmemeliyiz. Doğru yollarla ele alındığı ve idare edildiği durumlarda çelişkiler ve çatışmalar, tarafların yeni perspektifler edinmelerini, kendilerini geliştirmelerini ve belki de birbirlerine eskisinden daha fazla yaklaşmalarını sağlayabilir. Ancak aile içi önyargılar, mesela “asalak”, “cahil”, vb. tanımlamalar bu iletişim kanalının da kapalı olduğunu gösteriyor.