Kriz dönemleri maalesef tüm değerlerin yıkıldığı dönemler oluyor, tıpkı savaşlar gibi. Bir çok kurum genel anlamda sözünü yerine getiremiyor. Bu problemi yaşamamanın en kolay yolu hiç söz vermemektir. Halbuki vaat etmeden ilişki kurulamaz ya da ruhsuz bir ilişki olur. Nikah masasını hatırlayın…
Kurumlarla çalışanlar arasındaki vaatler de aynen böyledir. Aradaki ilişkiyi karşılıklı verilmiş yazılı veya yazısız vaatler oluşturur. Bazı kurumlar kurumsallaşmanın parçası olarak bu vaatleri yazılı hale getirir. Bazıları da bundan çekinir, yazılı olursa müktesep hak olacağını düşünür ve yazıya geçirmez. Pratikte yazılı olmasının olmamasından farkı yoktur. Bu tür yan menfaatler şirketin kanunen vermek zorunda olmadığı ancak iyi niyet ve özel hukuk çerçevesinde aktedilmiş addedilir. Genel kabul gören bir kriz döneminde de uygulamada aksaklıklar olması normal karşılanır. İnatlaşmak iki tarafın da işine gelmez.
Jübile’den kasıt belirli ve uzunca bir dönem çalışanlara verilen ikramiye ve hediyelerdir. Bazı şirketler bunu kol saati, televizyon mertebesinde tutarlar bazıları da abartarak araba, ev seviyesine getirirler. Sıkıntı da genelde buradan doğar. Bu tür keyfe keder uygulamalar ne kadar yeknesaklaşırsa,o derecede kurum kültürünün vazgeçilmez parçası haline gelir. Maddi karşılığını makul tutup her sene farklı hediyeler seçmek size esneklik verecektir. İyi günlerde “kara günleri” de düşünerek karar almamız gerektiğini bu kriz hepimize öğretecek galiba.