Soru: “Yöneticiler günlük işlerle uğraşmamalı sadece sevk ve idare yapmalı, problem çözmeli” diyen yöneticilerimden nefret ediyorum. Peki o zaman işi kim yapacak?


Bu sorunuza cevap vermek için şirketinizin iştigal alanını ve büyüklüğünü bilmek gerek. Ülkemizde yönetici olmak demek “rutin herhangi bir işi olmamak” demek.. Yöneticilere sürekli olarak vaktinin önemli bir kısmını planlamaya ve işleri delege etmeye ayırması, müşterilere ve müzakerelere daha az vakit harcaması söyleniyor. “Sonuçta müşterilerle görüşmek, maliyet çıkarmak, pazarlık yapmak yöneticinin değil satış temsilcisinin işidir” deniyor. Bu söyleme kulak asarsak iyi yönetici iyi bir orkestra şefi gibidir. Her işi önceden iyi planlar ve oturup herşeyin plana göre uygulandığını seyreder, beklenmedik problemleri çözer.

Çağımızda yönetici vaktinin çoğunu şirketin iç ve dış müşterileri arasında bağlantı kurmakla geçirmek durumunda. Delege edilebilecek işler azalıyor yöneticilere düşen işler artıyor. Bunun bir çok sebebi var.

Sermaye yapıları değişiyor. Şirketlerin ortak sayısı gerek halka açılmalarla gerekse yabancı ortaklıklar ile arttı. Artık gözetilmesi gereken bir çok ilişki ve süreklilik arzeden ciddi raporlama ve toplantılar var. Bunlara yöneticilerin bizzat hazırlanması, katılması, sunum yapması ve müzakere etmesi gerekiyor.

Ortalama şirket büyüklüğü çok düştü. KOBI’ler ve daha küçük işletmeler çoğunluğu oluşturuyor. Bu şirketlerin her işin uzmanını bulması ve bütçe ayırması mümkün olamaz. Bu şirketlerde santral operatörü işe gelmediği zaman yerine bakacak kişi bazen şef bazen müdür düzeyinde olabilir.

Müşteriler globalleşiyor, yerel müşteriler komşu ülkelere yayılıyor. İlişkiler daha üst düzeyden götürülüyor. Bir çok satış görüşmesi bir kaç ülkeyi birden kapsıyor. Bu görüşmelere çoğu zaman bırakınız satış temsilcisini müdürünüz bile yetmiyor, sizin genel müdür veya patron olarak bizzat katılmanız bekleniyor, gerekiyor.

Bilgi dünyası çalışanların ilişkisini değiştirdi. İnsanlar artık emir almayı değil işi paylaşmayı istiyorlar. Ast-üst ilişkisini belirleyen en büyük etken bilgi düzeyi ve liderlik mayası. Bu çerçevede yöneticilerin köşelerinde oturup rapor okuması beklenemez. Beraber çalışmak yani astınızın rutinlerine tabii olmak kaçınılmaz.

Sosyal ofis kavramı sıcak ilişki yumağının çapını genişletip yöneticileri de içine aldı. Artık partiler, seremoniler, kutlamalar sadece çalışanların aralarında spontane yaptıkları bir olay olmaktan çıkıp, yöneticilerin takip etmek ve yönlendirmek kadar bizzat katılımcı olmalarını gerektiren “iş”in parçası haline geldiler.

Bu kadar çok işi sürekli olaral bizzat yapması ve katılması gereken yönetici işini hala “sevk ve idare” olarak tanımlayamaz.

Yorum bırakın