Moda alanında marka olmak yani farklı, uygun, itibarlı ve dost bir isim olmak çok zordur. Farklı ve uygun kolleksiyonlar hazırlamak, yaratıcılık olduktan sonra kolay gibi gözükebilir ancak itibar ve dostluk zamanla oluşur. Çoğu moda markasının ufku, yaratıcısının soluğu ile sınırlıdır. Dolayısıyla da çoğu marka bu serüvenin tamamını yaşayamadan kaybolup gider. Tanınmış ve itibarlı markalar dahi farklılıklarını koruyamaz ve müşterilerinin kullanımına uygun kolleksiyonlar yaratamazlarsa itibarları ve gördükleri ilgi azalır. Moda farklılık, yani yaratıcılık üzerinde döner.
Türkiye’de konfeksiyon sektörü alım tarafında da satım tarafında da uzun vadeler ile çalışır. Hazırlık süreleri uzundur. Ortalama olarak yılda 2 kolleksiyon hazırlanır. Ürün grubuna göre 12-18 aylık bir süreden söz ediyoruz. Bu sürenin yarattığı ciddi bir işletme sermayesi ihtiyacı vardır. Sektörde tanıdığım bir çok kişi uzun yıllardır ‘para kazanamamaktan’ şikayetçidir. Ana sebebi faizlerin yüksekliği ve rekabettir. Bilhassa Marks and Spencer ve Zara vb. markalar lojistik olarak ezici bir üstünlük sağlayarak yılda 6-12 kolleksiyonu vitrine çıkarabilmektedir. Kısıtlı sermaye ve ölçek ile bu yarışta ayakta kalmak mümkün değildir.
Stratejik olarak sınırlı sayıda iplik, kumaş ve model ile çalışan ve sürüme dayalı bu modelin alternatifi belirli bir müşteri grubunun ihtiyaçlarına odaklanan, farklı ve özgün modeller ile kendini farklılaştırmaktır. Siz de anladığım kadarıyla bu yolu seçmişsiniz ve bence çok da doğru karar vermişsiniz.
Peki, krizden önce para kazanıyor muydunuz? Yani; yatırdığınız para ve emeğin karşılığını aldıktan sonra hala kar ediyor muydunuz? Gelecek yılların olası sorunlarına karşı bir rezerv oluşturabiliyor muydunuz? Eğer bu sorulara cevabınız ‘evet’ ise sorununuz sadece girmekte olduğumuz ‘ekonomik depresyon’ ile ilgilidir. Eğer bu sorulara cevabınız ‘hayır’ise bir an önce küçülme ve/veya tasfiye kararı kaçınılmazdır. İkinci Dünya Savaşı’ından bu yana hiç yaşamadığımız derinlik ve uzunlukta bir krizin içinde ancak henüz başındayız. İyi günlerde reel kar edemiyorsanız, önümüzdeki günlerde ayakta kalmaya çalışmanın sebebi ne olabilir?
Doğru strateji seçmişsiniz ve varsayalım ki krizden önce reel kar ediyordunuz. Şu anda kar etmiyor olabilirsiniz ancak bu krizden sağ çıkmaya değecek bir ufuk ileride sizi bekliyor. Sebebi tarihimizin an ağır krizi olsa dahi, bir moda markası olarak yeni sezonu zamanında ve herşeyi ile “tamam” bir kolleksiyon ile açmak zorundasınız. Bu konuda seçim hakkınız yoktur. Bu uzun vadede marka değerinizi kat be kat arttıracaktır. Rakiplerinizin piyasadan silindiğini ve ayakta kalanların da yeni kolleksiyon hazırlamakta sizin gibi tereddüt ettiğini düşünürseniz, krize rağmen yaratıcılıktan ve müşterisine yeni ve heyecan verici bir kolleksiyon sunma sevdasından taviz vermeyen markalar bu krizden itibarlarını ve müşterisi ile dostluklarını arttırarak, ‘boy farkı’ ile önde çıkacaktır.
Yeni kolleksiyon, işletme sermayesi demek. Bu ihtiyacı azaltmak için adetlerde ve iplik/kumaş çeşidinde indirime gidebilirsiniz. Bu müşterinizin dikkatini çekmeyecektir. Unutmayın ki, yabancı markalar dahil, çoğunluğun vasat ve zayıf kolleksiyonlarla sezonu açacağı bir dönemde siz ‘göreli olarak’ yeni ve geniş bir kolleksiyon sunuyor olacaksınız.
İşletme ve genel idare giderlerinde tasarrufta ikinci safhaya geçmelisiniz. Birinci safhada fazla can acıtmayacak ‘daha az kullanıma yönelik’ önlemler aldınız. Şimdi görüyorsunuz ki, bu yetmiyor. İkinci safha ‘işlerinizi farklı yaparak’ maliyetlerinizi düşürmek olacaktır. Sabit maliyetleri düşürmeyi veya değişken hale getirmeyi, maliyetlerinizi (bilhassa mağazalarınızın kirası ile personelin maaşını) mümkün olduğu kadar cironuza endekslemeyi deneyin.
Bu sonbahar-kış sezonunda hedefiniz geçen sene sattığınız malın azami yarısını, geçen seneki fiyatından satmak olmalıdır. Eğer bu şartlarda servetinizin %10-15’inden fazlasını kaybetmeyecekseniz durmayın hazırlanın sezona.